Küçükken, yaşadıklarımızı asla unutmayız, bazı zamanlarda da zihnimizde canlanırlar. Anımsadığım, sekiz yaşındayken annem ve babam tarafından, istemeyerek götürüldüğüm fuarlarda kalem, defter veya makinalardan çıkan küçük oyuncaklar topladığımdı.
Fuarlara beraber gitmek için beni ikna etmeleri çok zor olmuyordu; çünkü bir sürü kalem ve defterlerim oluyor ve eve geldiğimizde de katalogların arasından bana göre oyuncaklar var mı diye bakınıyordum. Şimdi ise, küçükken çok sıkıcı olarak gördüğüm katalogların içinden çıkan bilgilerle ilgileniyorum.
Hidrotam Makina`da işe başladığımda hem ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi kurma yapılandırmalarını sürdürürken, hem de şirketimizi daha ileriye götürmek için neler yapmalıyız diye düşünüyordum. Yapmak istediklerimi dile getirdiğimde ailem ile aramızda hep çekişmeler yaşanıyordu çünkü hayata geçirmek istediklerim para harcamaya dayalıydı.
Fikirlerden biri yurtdışı fuara katılma konusuydu. Fakat, yurtdışı fuara katılmak için hem bir bütçe hem de bir organizasyon gerekliydi. Şirketin en önemli bölümün başında Finans Müdürü: annem olduğu için babamı da yanıma alarak annemi ikna etmeye çalıştık. Bu çok zor oldu. Annem bu konuya hiç destek vermedi. Kobilerin büyümesine destek veren Kosgebe başvuru yaptık. Yurtdışı fuarına katılacağımızdan dolayı Kosgebin desteği ile bütçemizin bir kısmı karşılandı. Hatta Kosgebden destek almak annemden yardım almaktan daha kolay oldu. Tabii ki, ailemin kendi elleri ile kurdukları şirketin Kosgeb tarafından başarılı bir şirket olarak bilinmesi kolay destek almamıza sebep oldu.
Organizasyonda yapılması gerekenler konusunda da annemi ikna etmek gerekiyordu, çünkü şirketimizin bu iş için ayıracağı bütçeyi harvurup harman savuracağımı düşünüyordu.
Fuarda stant hostesleri, iki katlı stantlar veya kocaman makinalardan oyuncaklar sergileyebileceğim ile ilgili düşünceleri vardı. Kısacası, annem tarafından bir lüks gibi görünen bütün gerekli aksesuarlar, annem ile benim aramda hep bir çekişme yaratıyordu. Nihayet, ikna edip, Almanya`da düzenlenen Sac İşleme fuarına katıldık. Fuara katılma fikri hoş gözükse bile, tabii ki bazı isteklerim yerine gelmedi.
Örneğin, stantda olması gereken halı annemin evinden getirdiği kilimler oldu ve ürünlerimiz ile ilgili kataloglar dantel örtüler üstünde durdu. Kısacası, ne iki katlı stant, ne hostes ne de kocaman makinalarımız fuar standımızda yer almadı. Ben hem stant hostesliği, hem, misafirlere içecek servisi hem de ziyaretçilerimize ürünlerimizin tanıtımını yaptım.
Bunların yanında; yurdışı fuara katılmamızdan dolayı yeniden katalog hazırlama ve web sitemizi düzenleme işine karar verdim. Fakat, bu geçişler maalesef yine çok kolay olmadı. çünkü eskiden inşa edilmiş bir yapıyı yeniden yapılandırmak veya değişime uğratmak çok zordu.
Web sitemizde ve kataloğumuzda olan bir sürü yazı ve resimler, bana göre çok canlı değildi. Bu yüzden, gerçekleştirilmesi gereken kurumsal kimlik, logo ve marka yaratma ile ilgili çalışmaları geliştirmeye başladım.
Fuar esnasında ailemin fark ettiği gerçek bunun her şeye rağmen çok başarılı bir organizasyon olmasıydı. Benim için gerçekten çok önemliydi çünkü bu sayede güvenlerini kazanmıştım. Pembe çantalı kız olmama rağmen, güzel işler başarmıştım.
Yurtdışı fuar dönüşü beni çok heyecanlı bir olay bekliyordu. Ziyaretçilerimizden biri bizden makina talebinde bulundu ve bu benim için çok güzel bir fırsattı, çünkü bu iş hem ben ve ailem hem de şirketimiz açısından ilk ihracat deneyimimiz olacaktı. İhracat deneyimim olmadığı için İstanbul Ticaret Odası tarafından düzenlenen ihracat seminerine katıldım.
Beni yine zorlu bir mücadele bekliyordu. Deneyimli kişiler tarafından kolay gibi görünen bu işler, kendimi ispat etmek yolu olarak bana çok zor geliyordu. Zaman zaman sorunlar yaşasam bile, ihracatımızı sorunsuz bir şekilde gerçekleştirdik. Böylece, bizim için çok büyük bir gurur oldu.
Annem ile babam memnun oldukları düzende değişime ayak uydurmakta çok zorlandılar çünkü her zaman ki gibi kafalarında: Kızımız, bizim bir yere getirdiğimiz şirketimizi baştan aşağı değiştirmek ister ise?
Aslında değiştirmek istediğim sistemdi. Benden sonra da şirketin sürdürebilirliği ile ilgili gereken iş planlarını oluşturmak ve şirketimizin geleceği ile ilgili yapıyı kurmaktı.
Genellikle, şirketi ikinci kuşağı aktarma gerekliliği ailem tarafından dile getiriliyordu. Fakat, iş aksiyona geçtiğinde hep sorunlar yaşanıyordu.
Tabii ki adımlarım çok hızlı olmadı çünkü her bir değişim farklı çekişmeleri doğurdu. Ailem değişim düşüncesine karşı çıkıyor ve alışık oldukları düzeni gönüllerinden geçiriyorlardı. Ama gönlümüzden değişik şeyler geçtiğinde, o zaman değişime uğruyoruz. İşte o zaman, farklı düşünmek başlıyor ve rakiplerimizden kendimizi farklılaştırıyoruz. Bu durum bizi başarıya götürüyor. Bunu anlamak için zamanların geçmesini beklemek gerekmiyor.
Birinci kuşak, yöneten, yönlendiren, rehberlik eden ve motive edendir. İkinci kuşak ise yenilikler getirir. Kısacası, şirketimizi nasıl ileriye götüreceğimizi düşünürüz.
Kişilerin değişime ayak uyduran ve yeni fikirlere fırsat veren bir yapıda çalışması, şirketimiz için çok önemlidir. Bu yüzden, isteğim, başarılı bir örgütlenme ile çalışanların daha iyi düşünmesini sağlamak ve yaratıcılığın, üretkenliğin olduğu bir iş yeri ortamı kurmaktır.
Yeni yollar ile devam edeceğim…
Berrak Çekin